Hükümet politikalarının önemli olduğu kadar bireylerin gösterdiği kişisel ya da toplu çabalar da iklim değişikliği konusunda bilinç oluşması ve eyleme dönüşmesi bakımından oldukça önemlidir. Bu noktada sürdürülebilir pazarlama öne çıkan bir kavram oldu.
Kişilerin alışveriş, yeme-içme alışkanlıkları, enerji tüketim şekilleri ve tercihleri sera gazı emisyonunu etkilemekte. Bu yönüyle bireylerin de küresel iklim hedeflerinin olumlu sonuca varması için çaba göstermeleri gerekir. Gün geçtikçe tüketicilerin de bilinçlenmesi ile bilinçli yöntemlerle üretim gerçekleştirilmiş ürünlere eğilim artıyor. Yeşil pazarlama geleneksel pazarlamanın aksine yalnızca kâr odaklı bir pazarlama anlayışı değil; üretim gerçekleşirken doğada kıtlık riski bulunmayan ham maddelerin kullanılması, çevre dostu ambalajlama, geri dönüşümden yeniden üretim sağlanması ile diğer pazarlama türleri ile arasına bir çizgi çeker.
Yani yeşil etiketli bir ürün gördüğümüzde üretim süreci gerçekleşirken ambalajlama dahil ekolojik bir tehdit yaratmadan tüketiciye ulaştığını; tüketim sonrasında ise geri dönüşüm ile üretim sürecine tekrar kazanıldığını ifade ediyor.
IEA senaryosuna göre hazırlanmış aşağıda gördüğünüz grafikte eğer Dünya'nın sıcaklık artışını 1,5°C sınırında tutarsak 2050 yılına gelmeden karbon emisyonu sıfırlanacak.
Teknolojik gelişmelerle birlikte yenilenebilir enerji maliyetlerinin azalması ve yatırımlardaki artışlar yenilenebilir enerjiye olan talebi artırdı. IEA (Uluslararası Enerji Ajansı) verilerine göre 2018 yılında %4 oranında artan yenilenebilir enerji kaynakları talebi, küresel enerji talebi oranlarının hemen hemen dörtte birini oluşturuyor. Bu iyileşme küresel olarak planlanan iklim hedeflerinin gerçekleşmesi konusunda umut vadediyor ancak planların karşılığını bulması için bireylerin ve politikalarla devletlerin çaba göstermesi gerekiyor.
Konu ile ilgili infografiğimizi incelemek için tıklayınız.
Comments